TemBelLiK Hakkında Detaylar

Ha bu gün ha yarın derken, Günümüzün birçok yerinde tembellikler yapıyor ve yapmamız gereken işleri yapamıyoruz. Erteledikce o kadar yer yapıyor ki benimseyip normal mış gibi, ruhumuza kadar oturtuyoruz. Oraya misafir olunca gitmeside o kadar  meşakkat lı olur. Misafirliğin üç günü makbul lakin daha uzun kalırsa evsahini olur.. Sende köle gibi hizmek etmek zorunda kalırsın tembelliğine. Bir yolunu bulup kendimizi kölelikden  kurtarmalıyız.. Mazalllah pas tutar oturduğumuz yerde küfleniriz..İşleyen demir pas tutmaz sözünü hiç e sayar dercesine..

Tembellik nedir, tembelli ye olan
sebebler, tembelliyin dinimiz de ki yeri...

Tembelliyin başlica nedenleri, yorgunluk, son dönemlerin
En yaygın hastalıklarından biri. Saatlerce dinlenmiş olmak ,
hiçbir şey yapmazken bile sürekli aynı duyguyu hissetmek üstelik aylarca..
Tembellik nedenleri, pek çok farklı etkenden kaynaklana bilmektedir.
Imtihan da oldugunu  bilmeksizin hayat ta karşılaştıklarımızın zor gelmesi ve ruhen çöküntü
yaşamak. Ruhumuzun tembelliği psikolojik sorunlara kadar iner. Bu nedenler psikolojik olabileceği gibi fiziksel de olabilmektedir. Örneğin; bireyin yaşamış olduğu önemli bir kayıp,
yas, yaşamış olduğu travmalar psikolojik tembellik nedenleri olarak gösterilebilmektedir.
Tembellik bir alışkanlıktan öte ruh sağlığı sorunudur, disiplin eksikliği, özgüven eksikliği, etkinlik veya aktivite eksikliği, inanç eksikliği gibi durumlar ana sebeplerinden bazıları olarak kabul edilmektedir. İnanç eksikliği en başta gelir, imtihan dünyasın da olduğunu bilmemek, dayanma, sabır etme,çabalama, mucadele den kaçmak  seni uyuşukluğa iter. Tembel insanların içinde bulundukları öyle bir ruh halidir ki bir süre sonra kişi kendini ilgilendiren
konularda bile gerekeni yapmaya üşenir. Hastalandığında doktora gitmek, herhangi bir konuda başarılı olmak için çaba harcamak, her konuda (görgü, kültür, ahlak)… daha iyi olmaya çalışmak yerine olduğu gibi kalmak bunlardan birkaçıdır.
Böyle bir durum dan kaçmak gerek,  dünya ya geliş sebebini Unutmak intihara kadar gider..
Eğer düşüncede ve iradede şiddetli bir tembellik varsa, o kişinin Kuran da bildirilen ahlakı gereği gibi yaşayabilmesi mümkün değildir. Çünkü Kuran ahlakı şevkle, heyecanla, kararlılıkla ve güçlü bir iradeyle
yaşanır. Müslümanın kendinden başlıyarak  inanç ı gereği beden ve ruh, akıl, maddi ve manen sürekli olarak güzellikler, iyilikler ve İslam ahlakına hizmet aşkıyla doludur. Fiziksel bir çalışma olmasa bile. İnsanlara fayda getirecek bir hayır peşindedir.
Allah ın bildirdiği din ahlakını anlatmak, insanları haktan yana uyarıp korkutmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için bir gayret içindedir.
Böyle bir insanın ne zihin olarak ne de fiziksel olarak tembellik yapması, miskinlik içerisine girmesi mümkün değildir.

Peygamberlerin bile her birinin meslekleri olup çalışmış ve teblig lerinide aynı anda yürütmüşlerdir. İslamın beş temeline baktığımızda ise sadece zenginlere uyacak şeyler görüyoruz. Zekat ve hac gibi. Bu ne demek oluyor? Elinizden geldiğince çalışın, çabalayın, veren el olun, alan el değil. Hem kendinize, hem de içinde yaşadığınız topluma faydanız olsun.
İslam dünyasına göz attığımızda müslüman toplumları kendisine layık görülen aza bile yetinir halde  görmüyor muyuz? İslamı anlama konusunda yapılan hata lardan biride insanları yetinmeye teşvik etmek, yoksulluğa razı etmek ve bunları sanki dinin olmazsa olmazları gibi göstermeye çalışmaktır. 
Sanki insanlar acılar içinde kıvranır ve buna sabır göstermiş olurlarsa cennete gireceklerdir.
Fakirlik bizi cennetin kapısına ulaştıracak bir vasıta değildir.
Malımız çok olduğunda mutlaka günah işleyeceğiz, işlemek
zorundayız gibi bir durum da sözkonusu değildir.
Yoksul olursak günahlarımızdan arınacak, pir u pak olacak da değiliz...
Unuttuk mu, İslamın ilk zamanlarında dini ayakta tutan üç zengin vardı. Ve üçü de ilk müslüman olanlardı.
Hz. Peygamber in eşi Hatice Validemiz, can yoldaşı Ebu Bekir Sıddık ve damadı, iki kızını nikahladığı Osman bin Affan. Zenginlik bir dava için en başından elzemdir, itici gücüdür. Bugünün dünyasında buna ileri teknolojiyi ve medyayı ekleyin.

Hz. Peygamber (s.a.v) devletin ilk yıllarından itibaren ekonomiyle alakadar olmuș ve bu konudaki yasal hükümlerle bizzat ilgilenmiştir. İnsanları çalışmaya, üretmeye teşvik etmiştir. Rızık peşinde koşmayı emreden bir dindir.
Zenginlik, devletler ve toplumlar nazarında sesini duyulur kılmanın, karar mekanizmalarına dahil olmanın yoludur.
Yetinme kültürü içinize yerleşip kalmasın.
Resellullah (s.a.v) bir hadisin de şöyle buyuruyor..Hiç ölmeyeçek gibi dünya ya çalış, yarın ölçekmiş gibi ahirete çalış.

Tembellik, ölümün küçük kardeşi, sefalet, hayatın büyük
düşmanıdır.
İnsanı vaktinden evvel yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir. Hz. Ali
Herşeye mahkum bir dünya yaşıyoruz. Demir parmaklı  ruhlarımız dolaşıyor içimiz de...
Tembellik, hür adamı köle yapar.

Vesselam...